28 Temmuz 2010 Çarşamba

Ne Tatil Ama

Ne kadar zamandır soluksuz çalıştık bilemiyorum. Yeni bir iş bir sürü sorumluluk hatta bir sürü sorun derken kısa bir tatil kısmet oldu bize de. Eşim artık sürmenaj olmak üzereydi. Daha fazla dayanamayacağım kısa bir nefese ihtiyacım var dedi. Bizim geleneksel aile tatilimiz her yıl bir hafta gibi kuşadasında geçiririz. Harika bir otel var. 10 yıl oldu mu bilemiyorum ama Ali yoktu hatta evlenmemiştim biz oraya gitmeye başladığımızda sanırım. O zaman 10 yıl olmuştur. Pine Bay diye bir otel. Harika bir yerdir. En iyi tarafı denizi. Hiç Kuşadasının içindeki sahil gibi değil. Otel bir koya kurulu adından da tahmin edilebileceği gibi çamlarla kaplı. Tesis tüm koyu kaplıyor. Ellerinden geldiğince doğasına zarar verilmeden yapılmaya çalışılmış. Herşey çok güzel. Bu sene ramazan ve ev tadilatları münasebetiyle biraz geçe kalınca bu aile tatili eşim dedi ki dayanamıyorum kaçalım Istanbul'dan 4-5gün bile yeter nefes almam için. Kadınlar daha mı dayanıklı oluyor yoksa ben onun kadar çok sorunla uğraşmıyor muyum bilmiyorum ama bana o kadar bunaltı gelmiyor Istanbul'da. Tabi kim sevmez tatili belki de ben kendi işimi yapıyorum gece gündüz sabah akşam iş yapıyorum, Ali Bey ile ilgilieniyorum, evin işleri ile ilgileniyorum, vergi, ödeme, banka işleri falan derken bir sn boş vaktim olmuyor ama olsun şikayet etmiyorum. Allah sağlık ve güç kuvvet versin yaparım diyorum. Belki de kadınların genetik kodlaması böyle ya da benim annemin genetik kodlamsı bize de sirayet etmiş. Günlük eziyet dozumuzu almazsak rahat etmeyiz biz Reşat'In kızları ile torunları. Teyzoşlarım da annecim de hep öyledir. Saç süpürge olmalı hem de neredeyse herkes için yapılmalı. En çok da eş, çocuklar, akrabalar, arkadaşlar, komşular derken bu liste uzar gider. Allah allah konu nasıl buraya geldi. İşte pırtı çeneliğimin bir örneği daha. Ne anlatacaktım nerelere geldim. Sonuç olarak eşimle ve oğlumla kısa ama güzel bir tatile çıkmaya karar verdik veeee işte Antalya'dayız. 41 derece sıcakta ama hayatımızdan memnunuz. Ama en memnun olanımız Ali Bey. Inanamazsınız tatilin keyfini o çıkarıyor. Bizi de olabildiğince sömürüyor. Okul tatil olduğunda şöyle söylemişti anne bütün kış Elifle (bakıcımız) oturdum yazın benim de tatile ihtiyacım var. ELif gitsin biz de tatile gidelim. Evet arkadaş bu şekilde yaklaşıyor olaya. Kışın anne baba çalışır o da okula gider yazın 3 ay tatil yapılır maaile ve non-stop kendisi ile ilgilenilir. Neyse olay biraz açıklandıktan sonra malumunuz üzere arkadaş Ankara'ya gitti. Annenecik ve Yektacık inanılmaz bir performans sergilediler. Arkadaş Ankara'dan gelmek istemedi. Lakin 15 sene sonra anneannecik Yektacığı ev tadilatı için ikna ettiğinden bu yıl ev tadilata girdi ve Ali Bey Istanbul'a döndüüüüü. Şimdi Ankara'daki tadilatın bitmesini büyük bir hevesle bekliyor. Zira Ankara'da kral Ali Bey.
Gelelim Antalya'daki tatile. Burası çocuk konseptli 2007'de açılan bir otel. Arkadaş hayatından çok memnun ama şunu söylemeliyim. Orada çocuk konseptli birşey olsun birçok şey onlara göre düşünülmüş olsun bizim canavar bize yapışıp bizi sonuna kadar kullanmakta ısrarcı. Playbarn'a giderken bile pazarlık ediyor. 1 saat sonra mutlaka gelip alın. Ben burda yemek yemem. Bugün gitmem yarın giderim. Kaydıraktan kayalım su kaydıraklarından. Çocuk havuzuna salyım. Dalgalarla boğuşalım. Derken elin anne babalarının neden bebelerin eline PSP verdiğini şimdi anladım. Ali daha bebekti bir restoranda bir aile oturuyor çocuk elindeki PSP'ye kitlenmiş oyun oynuyor kadın ve adam da raha trahat sohbet edip yemek yiyor. Yanlarında 6 yaşında bir erkek çocuk var yok farkında bile değiller. Bazen benim de içimden gelmiyor değil. Bizde PSP hala sınırlı saat kullanılıyor. Ama kurtarıcı olarak yanımda taşımaya başlayabilirim her an. Şimdi gitmem lazım. Otel ile ilgili ve çevreci uygulamaları ile ilgili detayları bir sonrakinde yazacağım.

Sevgiyle kalın

15 Temmuz 2010 Perşembe

15 gün Ali'siz nasıl geçti

Aman Allah'ım ilk günler çok zor geçti.Kendisine belli etmemekle birlikte skype'dan ilk kendisine baktığımda gözlerim doldu. Ilk defa Ali Bey'den uzak kaldık. Hep diyorum zaten çocuklar anne babadan ayrılmaya hazır ama anne babalar özellikle anneler ayrılmaya hazır olmadığı için çocukları eve bağlıyorlar. Eşim Ali Bey'in bu özgür ruhundan, bize bağımlı olmamasından çok memnun. Adam kendi menfaatine olan duruma anında adapte oluyor. Tabi anneannecik ve dedeciğin de rolü büyük. Inanılmaz bir performans sergilemişler. Neredeyse hergün bir program yapılmış. Her sabah bahçede 1 saat bisiklete binme, parkta oynama yapılmış. Bazı günler havuza gidilmiş. Daha ne olsun. Tabi arkadaş geri dönmek istemedi. Yaz sonuna kadar Ankara'da kalacağım diye ısrar etti. Annemlerde de tadilat var ev yıkık ve dökük vaziyette şu anda. Ali Bey de hararetle anneannecikteki tadilatın bitmesini bekliyor. Ankara'ya gidecek. Okul bittiğinde söylediği ilk cümle bütün kış boyu evde Elif'le durdum yazın da durmamı beklemiyorsunuz herhalde. Benim de bir tatil yapmaya hakkım var. Aman Allah'ım biz bu canavara nasıl yetişeceğiz. Bu arada çocuk yokken hayat nasıl geçti diye sorarsanız enteresan bir şekilde yavan geçti. Bir iki akşam sinema yapıldı bir akşam sevdiğimiz bir arkadaşlarımızla yemeğe gidildi başka da birşey yapılmadı hep çalışıldı. Malum Türkiye'nin en bir şahane organik kıyafet markamızı ve zincir mağazalarımızı :-) yaygınlaştırmak için çok çalışmak lazım.

Sevgiyle kalın

8 Temmuz 2010 Perşembe

Havalar Isındı mı? Yaz geldi mi?

Bugün Istanbul'da hava oldukça serin bir esinti bir esinti. Sabah işe gelirken uçuyordum az daha. Mevsimler mi kaydı küresel ısınma dedikleri bu mu acaba? Temmuz ayında havanın böyle olması normal mi? Hava durumu tahmincilerinin söylediği mevsim normalleri mi bu yoksa mevsim anormalleri mi? Zaman içinde yaşadıkça göreceğiz sanırım. Eğer gerçekten küresel ısınmanın yarattığı anormalliklerse o zaman kara bulutları dağıtmak için ne yapmak lazım. Çevreci aktivist biraz da deli olursanız iş kolay. Aman su açık kalmasın, elektrik boşa tükenmesin, arabayı kirli kirli de kullanıyorum ayağımı yerden kesiyor ve istediğim yere götürüyor, kağıtların arkalarını da kullanalım, işi bitince geri dönüşüm çöpüne atalım, satın aldığım ürünlerin ambalajları çok küçük olmasın ki ne kadar az plastik çöpe giderse o kadar iyi olur, organik meyve sebze alalım, Ali Bey'e organik iç çamaşırı olsun, aman konvansiyonel pamuk çok doğayı kirletiyor, organik içerikli sülfat paraben ve petrol türevi girdi içermeyen şampuan, krem olsun hem doğa kirlenmesin hem oğlumun vücudunda kimyasal birikmesin derken derken bir bakmışım hayatım bu çevre hastalığı etrafında dönüyor. Ne yalan söyleyeyim bazen yoruluyorum ama es kaza plastik şişeyi, kullandığım kağıdı normal çöpe atınca vicdan azabı çekiyorum. Diyorum ki daha çok anne bu işe dikkat etse o zaman esas üretim gücü elinde olan dev firmalar da pazar payı kaybı endişesi ile daha fazla çevreye doğaya yönelik üretim iyileştirmeleri yaparlar diye düşünüyorum. Daha çevreci sağlıklı ve güzel bir gün dilerim.
Sevgiyle kalın