30 Nisan 2010 Cuma

Ne Hastalıkmış???

Merhaba,

Kaç gündür yazamadım ama zannetmeyin ki istemedim. Aaaa nasıl bir hastalıkmış saat 22:00 mağazalardan satış rakamlarını alıyorum ve olduğum yerde uyuya kalıyorum. Hiç başıma gelmişliği yok. Fakat gittikçe vücudum ağırlaşıyor. Bir heyecan acaba hamilemiyim diye test yaptım ve "not pregnant" yazısı kör gözüne parmak sokar şekilde çıktı. Zaten bir gün geçmedi malum periyot geldi kapıma dayandı. Neyse dedik bir dahaki aya artık. Fakat bu sefer de başıma bademcik ameliyatı çıktı. Doktor der ki aldırın kurtulun. Zira benimkini gören KBB'ciler beni hastaneden salmaz direkt ameliyathaneye alırlarmış. Cumartesi yeniden gideceğim doktora ve kültür sonucuna bakacağız. Bizim şebeğe dedim ki annecim ameliyat olmam lazımmış. Arkadaşın kulaklarında sıvı olduğu için rahat duyamıyor. Aaa hayır ben ameliyat olmam şeklinde itiraza başladı. Ne şikayet ne mızlanma ama anlatamam yüzündeki ekşimeyi. Sonra hayır oğlum sen değil ben deyince derin bir oh çekti. Sonraki ilk sorusu anne karnını mı kesecekler, ben çok merak ediyorum karnının içini demez mi. Allahım dedim nasıl yani. Oğlum bademciklerimi alacaklar karnımla ne alakası var deyince ama boynunu kesmesinler ölürsün ben sensiz ne yaparım demesin mi. Ay aldı beni bir stres. Anesteziyi alıp bayılıp da ayılamamak var. Tövbe tövbe neyse aldı beni bir stres. Şimdi de güzel şeylerden bahsedelim, becerebilirsem pazar günü Kartal'daki organik pazara gitmek istiyorum. Saat 12:00-15:00 arası kuyruklu piyanosu ile Mark Vella konseri olacak.Ali Bey ile keyifli vakit geçirebiliriz diye düşünüyorum. Hem de bu haftaki organik sebzelerimi pazardan almış olurum.

Sevgiyle kalın

23 Nisan 2010 Cuma

Boncukların 23 Nisan Bayram'ı kutlu olsun



Ali kuzu ve tüm kuzuların bayramı kutlu olsun. Bu ülke ve bu dünya size emanet.

Sağlıkla ve sevgiyle kalın

22 Nisan 2010 Perşembe

Dünya Gününüz Kutlu Olsun



CNN Türk'e teşekkürler ne kadar da güzel bir görsel kullanmış. Bugün Dünya'nın doğum günü 22 Nisan tüm dünyada sembolik olarak kutlanıyor. Malum çevreci bir anne için de önemli bir konu. Dünyamızı korumak, doğayı, çevreyi, en önemlisi gelecek nesillerin hayatını korumak için hayatımızda ufak bir değişiklik yapmalıyız. Her zaman söylüyorum hayatın her aşamasında organik ürün tüketmek mümkün olmayabailir. Bu maddi imkansızlıktan olabilir (bu arada sanıldığı kadar pahalı değil organik ürünler), ürünlere kolay ulaşamamaktan olabilir ama ne yaparsanız yapın zararlı kimyasallardan uzak durmaya çalışın. Bu yediğiniz yiyeceklerde olabilir, giydiğiniz kıyafetlerde olabilir, kullandığınız temizlik malzemeleri olabilir, şampuanınız, kreminiz olabilir. Bir tek ben almasam ne olur ki büyüüüük firmalar bunları üretmeye devam edecek deyip de baştan teslim olmayın. Bir fark yaratmak için, petrol türevi ürünlerin olmadığı, kimyasalların kontrollü kullanıldığı ürünleri tercih edin. Sezen Aksu'nun şarkısındaki adam gibi bir denizyıldızı kurtarsanız kardır.

Sevgiyle kalın

Lüfer'e sahip çıktılar!



Çok iyi düşünülmüş bir kampanya. Gerçekten ileride lezzetli ve sağlıklı ayrıca da besleyici lüferlerden hem kendimiz hem de çocuklarımız yesin istiyorsak Fikir Sahibi Damaklar'ın başlattığı kampanyaya kulak verelim derim. Çinekop ve sarıkanat yemeğe son. Aman Allah'ım bu zamana kadar yediklerim boğazıma dizildi sanki. Ama buradan söz veriyorum uzuuuuuuun bir süre çinekop ve sarıkanat yemeyeceğim. Çorbada benim de tüketici olarak tuzum bulunsun.

Sağlıkla ve sevgiyle kalın

20 Nisan 2010 Salı

Hem Herşey Organik Hem de Hastasınız???

Selam,

Allahım nasıl bir hastalıktır bu anlatamam. Ali Bey epeydir hasta Mart başından beri kulakta duyma geriliği, sıvı birikmesi, burun tıkanıklığı, burun akıntısı zaman zaman ateş derken 4 haftada 2 şişe Augmentine antibiyotik bitmesine rağmen bir hafta bahar tatilinde evde kuzen ve anneanne ve Yekta ile geçirilen bilimum güzel günden sonra tatilin sona ermesi okula bir gün gidiş ve ertesi gün hasta olup yatak döşek yatma. Önce Ali Bey'in klasik okula gitmeme numarası zannedip kendisini biraz hırpalayış hayır gideceksin, hayır zinhar olmaz gidilecek şeklindeki ısrar sonucu kendisinin yerlere yapışarak ağlaması ve ateş kontrolü bir de boğaz muayenesi anne olarak kendisinin okula gitmemesi gerektiğine kanaat getiriş. Bu arada madem okula gidilmedi hastasın evde maksimum eziyet. Evladım okul saati bitmeden eğlenceli hiçbirşey yok. Sadece yatılacak, istersen kitap bakabilirsin, yataktan kalkmak yok. Neyse böyle süregelen 4 günlük eziyetten sonra cumartesi arkadaşımızın doğumgününe gitmiştik hani organik hediyeden bıkmıştı ya Ali Bey işte oradan sonra bir iki mağaza ziyareti. Yeni çok güzel ciciler geldi onları da pazar günü mağazalara transfer ettim biraz kızlarla vakit geçirdim stok girişi falan derken hemen satışa çıkardık ürünlerimizi. Bu arada annelere anneler günü için bebekleri ve çocukları ile bir örnek giyinmek üzere yeni gecelikler yaptık. Neyse bu arada cumartesiye geri dönüyorum cumartesi gecesi babacık biraz hastalandı hatta ateşlendi. Pazar günü ben mağazalardayken akşam telefonla aradılar saat 8 civarıydı babacık yeniden ateşlendiğini ve iyi olmadığını söyledi derken saat 8:30 civarında babacığın ateşi 40'a dayanınca Acıbadem Maslak Acil'e gittik. Serum üstüne serum arkasından da bir iğne ancak ateşi düşürebildiler. Geceyarısı eve döndük. Bu arada Ali Bey babasının hastane yatağında uyuya kaldı. Neyse sağ salim eve vardık hepimiz bir tarafa devrildik bu arada gece bana bir üşüme gelsin bir ateşim yükselsin. Allahım bademciklerim birbirine yapışsın. Ben de aşkıma verdikleri ilaçlardan alıp sözüm ona kendimi iyileştireceğim. Bugün artık Ali Bey de daha fena olunca bu arada neredeyse 3 haftadır okula gitmiyor, en sevdiğimiz doktorumuz Pınar Dayanıklı'ya kendimizi dar attık. Ali doğduğundan beri doktoru Pınar Hanım ve çok sever çok da güveniriz. Mono gibi görünüyor virüs bu antibiyotik kullanmanıza gerek yok dedi. Yatıp dinleneceksiniz ve dut kaynatıp suyunu içeceksiniz. Karaciğer ve dalakta büyüme yapar biraz ağrınız olabilir. Dİnlenerek geçer diye ısrar etti. Yine hepimiz evin bir yerine yattık kah uyuyoruz, kah yattığımız yerden takatimiz yettiğince iş yapıyoruz. Ben de bu arada size yazayım istedim. Aa bu arada başlığa koyduğum hem herşey organik hem de hastasınız lafı da bugün evde temizlik vardı. Ayşe ablamız çok tatlı bir kadın bayılıyoruz kendisine. Demesin mi amaaan bu nasıl iş hem herşey organik hem yine hastasınız. Dedim ki ah Ayşe Abla herşey organik de biz izole yaşamıyoruz ki gelmiş işte bir virüs, biz de atlatmaya çalışıyoruz. Hem de ilaçsız olabilirse en güzeli. Hemen kestik antibiyotiği, dayandık dut suyuna. Bakalım nasıl gelecek. Bu arada bademcikler için karbonatlı su ile gargara doktorumuzun tavsiyesi, limon ve tuzla gargara, zencefil tozu üfleme, kekik suyu kaynatıp içme gelen anneanne ve babaanne tavsiyeleri.

Sevgiyle ve sağlıkla kalın

17 Nisan 2010 Cumartesi

Ali Bey'in Organik hediyeye isyanı

Bugün bir arkadaşımızın oğlunun doğum günü idi. Ben de bizim mağazadan bir hediye ayırtmıştım ama geçen akşam çıkarken telaş ile unutmuşum. Doğum gününe gitmeden önce de şehrin taaa öbür ucunda bir işimiz vardı. Nerede diyeyim neredeyse Edirne sınırında. Ambarlı civarında bir işimiz vardı. İşimiz biraz uzadı. Derken Etiler mağazamızdan ayırttığım hediye için arada oraya girip çıkmam çok zor olacak ve daha da geç kalacağız diye yol üstündeki Forum Istanbul mağazamızı aradım neyse oradan başka bir ürün ayırttım derken telefon konuşmalarına şahit olan Ali Bey ne dese beğenirsiniz. Anne yeter ama artık sen de taktın bu organiğe. Biraz da hediyelerimiz sağlıksız olsun. Hep sağlıklı hep sağlıklı, mesela en plastik oyuncaklardan alsak. Yani biraz da kafayı plastik oyuncaklara taksan. Ay Allahım dedim. Olur mu hiç oğlum bak plastik oyuncaklar zararlı olabiliyor. Ne gerek var öyle şeylere. Neyse kendisini ikna ettik. Fakat sanırım kendi doğum gününde en plastik, eeeen zararlı ne varsa onunla mutlu olacağını hatta mümkünse Ben 10 olan çöpe bile organik bir giyim ya da kozmetik ya da aksesuardan daha çok sevineceğini açıkça ifade etmenin bir yoluydu bu. Bakalım daha neler yaşayacağız kendisiyle.

12 Nisan 2010 Pazartesi

Oğlumun Organik Hikayeleri

Merhaba,

Bugün biraz da oğlumun organik hikayelerinden bahsetmek istiyorum. Malum doğduğundan beri çocuk organik ürünlere maruz kalıp, çevreci saplantıları olan bir anne ile mücadele etmek zorunda olduğu için bazen komik hikayeler çıkabiliyor.

Önce okul maceraları;

Geçen sene daha kücük bir okula gidiyordu. Toplamda okulun 10 öğrencisi vardı. Çok keyifliydi, yarım gün gidiyordu bir ara bir yanlış anlaşılma sonucu ufak bir ceza alınca okul hayatı onun için bitti diyebiliriz. Tabi bu arada bu sene gideceği okula karar verirken daha büyük ve kalabalık olması gerektiğini, birazcık da disiplinli bir yer olması gerektiğini düşündük. Aslında gideceği okula çok da uzuuun uzadıya araştırma yapmadan en yakın okul en iyi okuldur diye yaklaşarak (tabi şansımıza evimize yakın gayet iyi ve köklü bir okul var) kaydını yaptırdık. Eylül ayında okul başladı ve sağolsun bizim canavar için bir eziyet haliyle bana da bir nevi eziyet haline geldi. Sabahları okula gitmemek için hazırlanma seramonisini elinden geldiğince uzatıyor ve bazen babasına da aynı fikri veriyor. Sen de benim gibi oyalanıp işe geç gidebilirsin şeklinde tavsiyede bulunuyor. Önceleri gitmemek için muhtelif bahaneler uydurdu. Uzunca bir süre anne okuldaki yemekhane kokuyor ayrıca orada organik yiyecekler vermiyorlar şeklinde beni en hassas noktamdan vurmaya çalıştıysa da oldukça dirayetli bir şekilde okula gideceğini yineledim. Okul açılalı ne kadar oldu yaklaşık 8 ay ama hala alışamadı desem. Daha doğrusu alıştı da okulu sevmiyor. Düzen ve kural sevmiyor. Kendi dediklerinin yapılması konusunda da ısrarcı bir arkadaş. Okulda ders olarak şu resmi yap deyince 3 dakikada çiziktirip veriyor ama kendi hayal gücüne bırakılırsa ve canı resim çizmek isterse bir saat resim çiziyor ve inanılmaz resimler yapıyor. Arkadaş doğada dağda bayırda keşfetmek istiyor. Çevreyi koruyor, yerde çöp görünce çok bozuluyor ya da benim hoşuma gidiyor diye bozuluyor gibi yapıyor. Bu arada okula gitmemek için bulduğu bahanelerden biri de okulda kullandıkları boya kalemleri ile yapıştırıcıların sağlığa zararlı olduğuydu. Ama onları da birlikte aldığımızı ve üzerlerini okuduğumu özellikle zararsız olanları seçtiğimi söyleyince bunun da işe yaramayacığını anladı. Geçenlerde ellerini yıkadıklarında iki adet kağıt havlu verdiklerini halbuki bir tanesinin yettiğini söyledi. Bizim okulda çok kağıt tüketiliyor ağaçlar gidiyor şeklinde sürekli bana okulu kötülüyor. Ama bulunan bahaneler hep çevreci anneyi çileden çıkaracak şeyler. İnanılmaz bir tümdengelim. Annem sıkı bir çevreci, o zaman ben ona okuldaki doğayı, çevreyi kirletmek ile ilgili argümanlar ileri sürersem dayanamaz beni okuldan alır. Ben de evde istediğim gibi takılırım. Anlaşıldı okulu sevmiyor umarım bu yakında değişir çünkü kara kara 18 sene nasıl geçecek diye düşünüyorum. Neyse bugün de oğluşun okul maceralarını okudunuz. Yarın ola hayrola.

Sevgiyle ve sağlıkla kalın

9 Nisan 2010 Cuma

Bizim Ürün Doğal Ürün, Sizin ki?

Selam,

İşte yine uykumun kaçtığı bir gece ve ben blogumun başına geçtim yazıyorum. okurken diyeceksiniz ki hangi deli gecenin bir vaktinde kalkar da organik ile doğal naturel arasındaki fark şudur şeklinde bilgisayarını kucağını alır ve yazar. İşte zaten soranlara söylüyorum bu organik işi normal işi değil. Bilmiyorum çok mu bölük pörçük yazıyorum. Ama anlatmak istediğim çok şey var. Bildiklerimi, okuduklarımı herkesle paylaşmak istiyorum o yüzden oluyor sanırım. Neyse bugün doğal naturel ve organik arasında ne fark var onu yazmak istiyorum. Organik daha önceki yazılarımda da yazmıştım aslında izlenebilir bir üretim süreci olan ürün demek. Bu izlenebilme durumu öyle iyi tarım uygulaması bu, biz bunu izliyoruz, eveet sağolsun üreticimiz Mehmet Efendi de gayet güzel üretti, bu da oldu sana iyi tarım ürünü deyip geçilmeyen ürün bir nevi. Yani üretim süreci izlenebilen ve izlenen ve hatta test edilen ve dönem dönem denetlenen bir ürün. Ben tarım tarafının başında durmadım tam olarak prosedürü bilemem ama mesela tekstil tarafında bize yaptıklarını anlatayım. Öyle sanıldığı gibi kolay bir iş değil bu organik GOTS sertifikalı bir t-shirt üretmek. Biz firma olarak yılda en az 4 defa üretim yapıyoruz. Yeni modeller yeni renkler için. Bu arada aralarda da sezon dışı değişiklik olsun diye yeni ürünler yapıyoruz, rpt yapıyoruz. Bunların her birini hesaba katarsak yılda en az 10 tane yüklememiz oluyor. Her bir üretim için üretimin her aşamasında emeği geçen arakdaşlar bir de belge düzenliyorlar ve diyorlar ki biz Kapbula için şu şu adette şöyle bir iş yaptık. Ben pamuğu topladım der biri diğeri ben çırçırını yaptım, öbürü ben kumaşı ördüm, beriki ben boyadım ve ben baskısını yaptım, ben de kestim, e ben de diktim der serçe parmak da hani bana hani bana der gibi oldu. Kaç adet alt kuruluş ile çalışırsanız o kadar kuruluş bunun belgelerini vermek durumunda. Bu durumda herkes fatura kesmek zorunda. Yani 1.Kayıt dışı ekonomi mümkün değil. 2.Herkes kontrolden geçiyor yani herkes için sertifika gerekiyor ve bu herkes için bir maliyet. 3.Aradan örnekleme alınıp teste gönderiliyor ve bum nihayet sizin ürününüze satış sertifikası düzenleniyor.Firmalarınmaster sertifikalarının olması yeterlidğilanlayacağınız. Yani bana dediler ki bu organik kumaşmış. Ben de onu alıp t-shirt diktim üzerine de bu organik ürün dedim ne bileyim organik mi değil mi diyemezsiniz. Size organik olarak satılabilmesi için belgelerinin olması gerekiyor. Maalesef piyasada böyle şeyler oluyor. Benim ürünüm organik diye geliyor firma evet sertifikanız diyorsunuz ne gerek var diyor. Olabilir mi böyle birşey. Neyse ben yine coştum. Bir de doğal natürel var. Tüketicinin aklını karıştırmak için birebir. Bir de onları pamuğun ham renginde bırakıp iyice kandırmaca yapıyor büyük firmalar. Aaah ah çok dertliyim. Bu bizim natürel koleksiyonumuz. Anne de zannediyor ki aaa bu işte natürelmiş yani organik. Olur mu canım neresi organik. Eğer öyleyse herkes belgeleri çıkarsın. Natürel demek organik demek değil. Natürel deyince boya kullanmamış olabilir, ne bileyim tek renk baskı yapmış olabilir, ne hoş o da bir tercih ama boya kullanmadığınızda daha ucuz oluyor o kumaş zaten. Bir işlem eksik oluyor çünkü. Size daha pahalıya satmasına gerek yok. Hatta ucuza satmalı bir işlemi eksik çünkü.
Bir de aktarlara bayılıyorum. Dağdan dereden tepeden topladıklarını natürel ürün diye koyuyorlar. Kurutulmuş patlıcan, ev yapımı erişte, köy yumurtası. Nedir bu canım kardeşim bunların hiçbiri organik değil. Bu ürünleri organik sertifikalı ürün ile karıştırmamak gerekir. O patlıcan acaba hangi koşullarda yetişti. Ne malum o yetiştirilirken kimyasal bir gübre kullanılmadığı ya da komşunun tarlasında böcek ilaçlaması yapılmadığı. Bizim Ahmet Efendi'nin traktörünün yedek deposundan mazot sızıp da toprağa karışmadığı. Kim denetledi o patlıcanı, acaba köyün yakınından bir otoyol geçiyor mu? Yok mu hiç Ankara Istanbul arasında giderken otobana yakın tarla otobana yakın köy. Peki bir fabrika yakınında olmadığı ne malum. Bilemezsiniz o zaman doğal, natürel, katkısız olunca ürünün başına köy kelimesi konunca bu ürün organik olmuyormuş. İlla ki denetlenmesi lazım. Bir bağımsız denetim kuruluşu tarafından denetlenmeli. Firmaya bir master sertifika verilmeli. Ayrıca her bir üretim için satış sertifikası verilmeli. Nasıl mı? Binbir işkenceden sonra tabi ki. Firmalar hayatlarından bezdirilmeli ki kimse organik üretim yapmak istemesin:-) Ben firma olarak bir sertifika sahibi olabilirim. Bu master sertifikadır. Harika bunu aldım kafama göre ürettim ürettim durdum. Etiketlerine de %100 organik pamuk yazdım. Ne malum benim üretimim organik. İşte her bir parti üretiminiz de ayrı denetliyor. Diyor ki kontrol kuruluşu kaç kg pamuk aldın organik olarak bundan kaç kilo kumaş yaptın bu kumaştan kaç adet t-shirt çıkar. Diyelim ki 1000 adet sen ise 1100 adet organik diye satmışsın olmaaaaaz gel bakalım aç kayıtlarını aç evraklarını herşeyi kontrol ediyorum diyor. Siz de açıyorsunuz kayıtlarınızı. Bakıyor ki bir karışık durum var sertifikanızı iptal ediyor askıya alıyor. Yani organik üretmek sanıldığı kadar kolay değil. Hele organik tekstil en zoru. Çok yazdım gözlerinizi ağrıttım. Ama rahatladım. Başka bir gün, gece yeniden görüşürüz.

Sevgiler

3 Nisan 2010 Cumartesi

Biz de %100 pamuklu giydiriyoruz zaten...

%100 organik tekstil üretimini yıllardır yapıyorum. En sık karşılaştığım tepki aaa biz zaten %100 pamuklu giydiriyoruz. Hiç sentetikli giydirmiyoruz. Pamuklu demek doğal demek organik demek işte canım. Daha bunun sertifikası da ne demek oluyor. Bazen de ah evladım sizler bizler organikle mi büyüdük ne gerek var buna. Özelikle anneanne, babaanne tepkisi.
Vallaha yazayım da içim rahatlasın. Aslında bizlerin zamanındaki tekstil ürünleri neredeyse organikti hele hele şimdinin anneanne babaannelerinin dönemindeki tekstil organik sayılırdı. Zira şöyle açıklayayım tarımda ve tekstilde kullanılan kimyasal son 20-25 yılda bu kadar çok arttı. Bu da ne demek oluyor eskiden üretilen ürünler daha bir az kimyasal ile üretiliyordu. Dİyceksiniz ki hadi domatesin, salatalığın organiğini anladık da bu atletin, külodun, bodynin organiği nasıl oluyor. O zaman bir kaç kısa teknik bilgi vermek istiyorum izninizle.
Tüm dünyadaki tarım üretimi içinde pamuğun payı yaklaşık %3. Tüm tarım için kullanılan zararlı ilaçlar, kimyasallar, pestisidlerin %16'sı bu pamuğa kullanılıyor. Bu kimyasallar da öyle sadece üretimin yapıldığı tarladaki ilacın sıkıldığı pamuğun üstünde kalmıyor. Toprağa geçiyor, yeraltı sularına geçiyor, hava ile çevreye yayılıyor. Bu kullanılan kimyasallar yüzünden dünya sağlık örgütü verilerine göre her yıl 20bin pamuk işçisi kanser oluyor, solunum yetmezliği yaşıyor, ölüyor ya da çalışamaz hale geliyor. Diyelim ki bizim için önemli değil bu insanların ne yaşadıkları. O ilaçlar pamuğun liflerinde kalıyor. O pamuktan iplik, o iplikten kumaş ve o kumaştan bir iç çamaşırı yapılıyor. Onu bir güzel bembeyaz yapmak için ağır kimyasal ile ağırtıyorlar. Pürüpak beyaz atlet vatana millete hayırlı olsun. Onu alıyoruz sözüm ona bir defa yıkıyoruz neyle konvansiyonel toz deterjan zimzim, güçlü topcuklar, leke sökücü profesyonel ile. Bir de yumuşatıcıyı basıyoruz oooh 4 hafta kokusu geçmesin diye iyice bir kalıcı koku için biraz daha kimyasal yüklemesi. Ardından onu çocuğumuza giydiriyoruz. Çocuk terliyor ve o giydiği kıyafetin üzerindeki tüm kimyasallar ter ile reaksiyona giriyor ve çocuğumuzun hücreleri tarafından emiliyor. Bu kimyasallar maalesef mikrop gibi zaman içinde bağışıklık sistemimizi güçlendiren ona göre bir savuna mekanizması kurabildiğimiz birşey değil. Bu kimyasallar zaman içinde birikiyor birikiyor birikiyor ve vücutta çeşitli değişikliklere yol açıyor. Bu da vücudun ya da genetik yapımızın en zayıf olduğu yerlerden başlıyor. En iyi ihtimalle allerjik oluyor, kimi egzama daha ileri boyutlarda da kanser vakaları. Maalesef çok üzücü ama gerçek.
Hani demiştim ya çevreci aktivist bir anne olmaya çalışıyorum diye aslında farkındayım organik deyince pahalı algılanıyor. Sadece alımgücü yüksek insanlar alışveriş yapabilir gibi geliyor ama aslında değil. Birçok ürün var organik olup da çok pahalı olmayan. Daha sonraki dertleşmelerimde onları da yazarım neler olduklarını.
Önemli olan nokta şu aslında %100 pamuklu bu diye giydirdiğiniz ürünlerin çok da masum olmadığını bilmekle başlayabiliriz bu çevreci aktivist anne olma serüvenine. Umarım yazdıklarımla bunaltmıyorumdur. Ama daha yeni başladık. %100 organik ne demek. Sertifika ne demek. Bir ürünün organik olup olmadığını nasıl anlayacağız. Doğal ürün, naturel ürün ne demek. Organik ile aralarındaki fark nedir. Her gün bir konuda yazmak istiyorum. Bu konularda bilinen yanlışları yazarak içimi rahatlatmak istiyorum. Sizler de okursanız ne mutlu bana.
Sevgiyle kalın

2 Nisan 2010 Cuma

Hikayemi Anlatayım

Okumak isteyen merak eden varsa diye kısaca hikayemi anlatayım. Hakkımda kısmında ne işle iştigal ettiğimi yazmıştım hatta geçmişte ne iş yaptığımı da. Şimdi aktivist bir anne olmaya çalışıyorum. Full time anne olmak bir de çooook çalışan bir adamın eşi olmak gerçekten çok zor.Bu yetmezmiş gibi dertsiz başıma dert açıp full time iş olayına da girdim. Ama durmak yok oğlum için çok çalışmalıyım. Neden mi? Cevabın çok para kazanmak için tabi gibi birşey olduğunu duyar gibiyim. Halbuki hiç de öyle değil. Yıllar evvel hamileyken kendime sordum, bu tükettiğimiz dünyaya mı getireceksin oğlunu diye. O zaman verdiğim cevap için didiniyorum desem ve biraz daha açsam konuyu.
Dedim ki organik tekstil ile uğraşayım. Önceleri sadece bir anne ve tüketici olarak tekstil ile ilgiliyken yıllar içinde tekstil ile ilgili birşeyler öğrendim diyebilirim. Daha önümde uzuuuun yıllar var. Hergün yeni şeyler öğreniyorum. Neden tekstil derseniz aslında biraz araştırma sonucu buna karar verdim. Yurtdışına gittiğim zamanlarda, bundan 10-15 yıl önce organik yayılmaya başlamıştı ve dünya organik pamuk üretiminin %50den fazlasını Türkiye üretiyordu. Ama Türkiye'de hemen hemen hiç satılmıyordu. Tekstil işçiliği de Türkiye'de oldukça iyi ve sonuç olarak ben fazla da düşünmeden organik bebek ürünleri üretmeye karar verdim. Bir nevi cahil cesareti diyelim:-) O gün bugündür %100 organik bebek, son 1.5 yıldır da çocuk ve eser miktarda yetişkin ürünleri üretiyorum. Yaklaşık 1.5 yıl önce mağazalaşmaya karar verdim. Kapbula Organik Şeyler markası ile ilk mağazamı 2009 yılının Ocak ayında açtım. 2009 yılının sonunda da iki mağaza daha açtım. 15 mağaza olana kadar durmak yok. Amacım yurdumun çocukları daha fazla organik tekstil ve diğer organik ürünlerden yararlansın. Organik ürüne kolay ulaşabilsin.Anneler her zaman gittiği avm'lerde bizim mağazalarımıza ulaşsın. Anneler daha da bilinçlensin bebeğinin çocuğunun şampuanını da organik içerikli alırken, çamaşırını da organik içerikli, petrol türevi girdilerin olmadığı deterjanla yumuşatıcıyla yıkasın. Daha çok organik tekstil ürünü satılsın ki daha fazla sertifikalı organik pamuk üretilsin. Çünkü konvansiyonel pamuk üretilirken çevreye, yer altı sularına, toprağa, havaya, yandaki tarlaya, o tarlada yetişen domatese, orada yaşayan köylüye, tarlada çalışan köylü ananın karnındaki bebeğe o kadar çok zarar veriyor ki. Sırf bu yüzden çevre için, doğa için ve oğlumun geleceği için bu deli işine kalkıştım. Yaklaşık 5 yıldır yapıyorum henüz bir para kazanamadım ama yaptığım işten çok keyif alıyorum. İnanılmaz bir ekip çalışması. Üretiminden satışına çok harika bir ekiple, büyük bir özveriyle, zaman zaman sosyal sorumluluk projeleri ile zaman zaman yardım faaliyetleri ile inceden inceye organik ürünü tanıtmaya, mağazalarımıza gelen annelere uzun uzun bildiklerimizi anlatmaya, bilinçli ve çevreci bireyler olarak üzerimize düşeni yapmaya çalışıyoruz. Bu blogda da çevre için neler yaparız, ben neler yapıyorum, siz neler yapabilirsiniz belki esinlenmek isterseniz diye zaman zaman oğlumla yaşadıklarımı, oğlumu nasıl çevreci yetiştirmeye çalıştığımı bazen dozu nasıl kaçırdığımı yazacağım. İleriki yazılarda görüşmek üzere.

Blog Heyecanı

Merhaba blogumu kimse okur mu bilemiyorum ama uykumun kaçtığı akşamlarda çevreci bir anne olarak yaptıklarımı ve oğluma öğretmeye çalıştıklarımı anlatırım diye düşündüm. Çocukken de defalarca başladığım günlük yazma serüvenim genelde yarıda kaldı umarım bugün bu gece başladığım sanal ortamda günlük tutma denemem hergün olmasa da aralarda paylaşılanlarla sürüp gider. Sanırım daha baştan yan çizmeye başladım. Hergün olmasa da aralarda paylaşılanlar şeklinde başlayan bir blogdan hayır gelecek mi hep birlikte göreceğiz:-)